|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
brezilya palmiyesinden elde edilen sağlam bir iplik türü |
tecum n.
|
|
2 |
General |
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ |
primrose evening oil n.
|
|
3 |
General |
greyfurt, turunç ve mandalinayı melezleyerek elde edilen jamaika'ya özgü bir narenciye |
ugli n.
|
|
4 |
General |
kendirden elde edilen bir uyuşturucu |
cannabis n.
|
|
5 |
General |
aynı adı taşıyan bitkinin tohumlarından elde edilen çok değerli bir yağ |
evening primrose oil n.
|
|
6 |
General |
sütten elde edilen bir şeker |
milk sugar n.
|
|
7 |
General |
bir çeşit sağlam ve esnek kereste ve bu kerestenin elde edildiği ağacın adı |
lancewood n.
|
|
8 |
General |
bir şeyi elde etme tutkusu |
ambition n.
|
|
9 |
General |
bir şeyi elde etmek için başka bir şeyden vazgeçme |
trade-off n.
|
|
10 |
General |
kişinin kendi çıkarları doğrultusunda bir şeyi elde etmek için gösterdiği sahte sevgi |
cupboard love n.
|
|
11 |
General |
bir şeyi elde etmek için başka bir şeyden vazgeçme |
tradeoff n.
|
|
12 |
General |
bazı ağaçlardan elde edilen çabuk yanabilen bir odun |
torchwood n.
|
|
13 |
General |
bir takı m bilgilerin kullanıcının omuzu üzerinden bakılarak elde edilmesi |
shoulder surfing n.
|
|
14 |
General |
babasu çekirdeklerinden elde edilen hindistan cevizi yağına benzer bir yağ türü |
babacu oil n.
|
|
|
15 |
General |
bölgedeki iş ya da politikalardan kişisel çıkar elde etmek için bir yere yerleşen kimse |
carpetbagger n.
|
|
16 |
General |
aşantiler'in törenlerde giydikleri parlak desenli elde dokunmuş bir elbise |
kente n.
|
|
17 |
General |
mum ağacından elde edilen ve mum yapımında kullanılan kokulu yeşil bir mum |
bayberry tallow n.
|
|
18 |
General |
sapodila ağacından elde edilen sakız benzeri bir madde |
chicle gum n.
|
|
19 |
General |
yeni elde edilmiş kaynakları daha önceki bir açığı kapatmak için kullanmak |
lap n.
|
|
20 |
General |
belirli bitkilerden elde edilip içyağı olarak kullanılan mumsu bir yağ |
vegetable tallow n.
|
|
21 |
General |
özel çıkar elde ettikleri mevcut bir sistemi sürdürmeyi veya kontrol etmeyi amaçlayan gruplar |
vested interest n.
|
|
22 |
General |
ucu sürtünme ile tutuşan yanıcı bir karışımla kaplanmış tahtadan veya kolay tutuşan başka bir malzemeden elde edilen kısa ve ince parça |
match n.
|
|
23 |
General |
bir ticari faaliyetten elde edilen ve üretim maliyetini ancak karşılayan gelir |
margent n.
|
|
24 |
General |
tavuskuşu tüylerinden elde edilen ve olta sineği yapımında kullanılan narin bir iplik |
marl n.
|
|
25 |
General |
haksız bir şekilde öncelik elde etme |
queue-jumping n.
|
|
26 |
General |
bir kravatı bağlarken ekstra döndürmeler yapılarak elde edilen geniş ve üçgen bir düğüm |
windsor knot n.
|
|
27 |
General |
cep telefonu gibi elde kullanılır bir cihaza indirilebilen elektronik kitap |
m-book n.
|
|
28 |
General |
meskit ağacının tohum zarflarından elde edilen, akasya zamkına benzer bir sakız |
mesquite gum n.
|
|
29 |
General |
croton cinsi bir ağaçtan elde edilen reçine |
mexican lac n.
|
|
30 |
General |
elde taşınabilir bir kasetçalarda kullanılan küçük kaset |
minicassette n.
|
|
31 |
General |
bir yaşından küçük ve henüz yünü kırpılmamış kuzudan elde edilen yün |
hogget [uk] n.
|
|
32 |
General |
zufa otundan elde edilip içkilerde kullanılan bir uçucu yağ |
hyssop oil n.
|
|
33 |
General |
sert bir kahvenin demlenmesiyle elde edilen bir aroma |
mocha n.
|
|
34 |
General |
kahve ile kakao veya çikolatanın karıştırılmasıyla elde edilen bir aroma |
mocha n.
|
|
|
35 |
General |
topraktan elde edilen bir pigment |
motey [obsolete] n.
|
|
36 |
General |
lekeli bir görünüm elde etmek için kullanılan boya fırçası |
mottler n.
|
|
37 |
General |
çevredeki kırsal bölgeye hakim bir nokta elde etmek için bahçeye inşa edilen yüksek alan |
mount [obsolete] n.
|
|
38 |
General |
bir şeyi yeniden elde etme |
reprisal n.
|
|
39 |
General |
daha avantajlı koşullar elde etme umuduyla bir sözleşmeyi imzalamayı geciktiren kimse |
holdout n.
|
|
40 |
General |
hindistan'da yetişen, andropogon gibi cinslere mensup çimlerden elde edilen hoş kokulu uçucu bir yağ |
grass oil n.
|
|
41 |
General |
hindistan'da yetişen, andropogon gibi cinslere mensup çimlerden elde edilen hoş kokulu uçucu bir yağ |
ginger grass oil n.
|
|
42 |
General |
(uzay uçuşunda) çekim alanı sayesinde enerji elde etmek için gezgin bir cisme yakın geçen güzergah |
gravity-assist n.
|
|
43 |
General |
siyam baklasından elde edilen, gıdalarda kıvam arttırıcı olarak kullanılan bir zamk |
guar n.
|
|
44 |
General |
çeşitli tropik bitkilerden elde edilen, kanama durdurucu ve bronzlaştırıcı olarak kullanılan bir reçine |
gum kino n.
|
|
45 |
General |
bazı laden türlerinden elde edilen ve parfüm yapımında kullanılan, hoş kokulu bir yağ reçinesi |
gum labdanum n.
|
|
46 |
General |
bazı laden türlerinden elde edilen ve parfüm yapımında kullanılan, hoş kokulu bir yağ reçinesi |
gum ladanum n.
|
|
47 |
General |
doğal bir şekilde ölen hayvandan elde edilen post |
murrain n.
|
|
48 |
General |
belirli bir sonuç elde etmek için peş peşe yapılan iki hareket |
one-two punch n.
|
|
49 |
General |
commiphora cinsi iki afrika ağacından elde edilen bir zamk reçine karışımı |
opopanax n.
|
|
50 |
General |
bir dizi oyunun çoğunluğunun kazanılmasıyla elde edilen zafer |
rubber n.
|
|
51 |
General |
altın rengi elde etmek için sülfür dioksit uygulanan bir kuru üzüm çeşidi |
golden raisin n.
|
|
52 |
General |
brezilya odunundan elde edilen bir pigment |
drop lake n.
|
|
53 |
General |
bir dizi gözlem sonucu elde edilerek gösterge olarak kullanılan faktör |
index n.
|
|
54 |
General |
meksika'ya özgü bir yuka türünün yapraklarından elde edilen soluk ve sert lif |
palma n.
|
|
55 |
General |
kozmetik macundan elde edilen bir tür pudra |
pack n.
|
|
56 |
General |
farklı renkteki ipliklerle örülerek elde edilen bir kumaş deseni |
pincheck n.
|
|
57 |
General |
baskıcı veya kısıtlayıcı bir politikayla elde edilen sonuç |
containment n.
|
|
58 |
General |
genellikle beyaz kurşunun tav edilmesi ile elde edilen kırmızı bir pigment |
sandix n.
|
|
59 |
General |
genellikle beyaz kurşunun tav edilmesi ile elde edilen kırmızı bir pigment |
sandyx n.
|
|
60 |
General |
esas olarak roccella cinsi likenlerden elde edilen mor renkli bir boya maddesi |
orseille n.
|
|
61 |
General |
esas olarak roccella cinsi likenlerden elde edilen mor renkli bir boya maddesi |
orselle n.
|
|
62 |
General |
belirli bir duyusal sonuç elde etmek için yapılan aktivite |
sensory activity n.
|
|
63 |
General |
kısa iplerin birbirine dolanması ile elde edilen bir ip örgüsü |
short splice n.
|
|
64 |
General |
amerika sabırından elde edilen hazır bir lif çeşidi |
sisal grass n.
|
|
65 |
General |
(bir elde) iki değerli kart kombinasyonu |
fourchette n.
|
|
66 |
General |
(plastik nesnenin bir diğer nesneye bastırılması ile elde edilen) kalıp |
squeeze n.
|
|
67 |
General |
(plastik nesnenin bir diğerine bastırılması ile elde edilen) kalıp |
squeezing n.
|
|
68 |
General |
bir bitkiden elde edilen sulu yiyecek |
succulence n.
|
|
69 |
General |
bir bitkiden elde edilen sulu yiyecek |
succulency n.
|
|
70 |
General |
birinin elde edemeyeceği bir şey olmak |
be beyond someone's grasp v.
|
|
71 |
General |
çok istenilen bir şeyi elde etmek |
snare v.
|
|
72 |
General |
birini tatlı sözlerle kandırarak bir şey elde etmek |
coax something out of someone v.
|
|
73 |
General |
bir payını elde etmek (bir piyasanın) |
make inroads on v.
|
|
74 |
General |
elde etmek (yarışma veya başka bir uğraşı sonucunda) |
win v.
|
|
|
75 |
General |
sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek |
drive a hard bargain v.
|
|
76 |
General |
birinin elde edebileceği bir şey gibi olmak |
be within someone's grasp v.
|
|
77 |
General |
elde avuçta bir şey kalmamak |
have nothing left v.
|
|
78 |
General |
bir servet elde etmek |
earn a fortune v.
|
|
79 |
General |
bir şeyi elde etmek |
get out of v.
|
|
80 |
General |
(bir şey elde etmek için) birisiyle arkadaş olmak |
buddy up v.
|
|
81 |
General |
(bir şey elde etmek için) birisiyle samimiyet kurmak |
buddy up v.
|
|
82 |
General |
ticaretle küçük bir kar elde etmek |
turn a penny v.
|
|
83 |
General |
(bir şeyden) en zevkli veya doyurucu deneyimi elde etmek |
make v.
|
|
84 |
General |
ustalıklı bir idare ile elde etmek |
manoeuver v.
|
|
85 |
General |
haksız bir şekilde avantaj elde etmek |
queue-jump v.
|
|
86 |
General |
zengin bir kaynaktan elde etmek |
mine v.
|
|
87 |
General |
birkaç kaynaktan elde edilen bilgi parçaları bir araya getirerek yüzeysel bilgi edinmek |
glean v.
|
|
88 |
General |
özellikle hileli kazanç elde etmek için (hileyle veya korkutarak) bir düşmanlık veya karşıtlığın üsteden gelmek |
muscle v.
|
|
89 |
General |
bir şey karşılığında elde etmek |
buy v.
|
|
90 |
General |
(bir şeyi) dolandırıcılıkla elde etmek |
chisel v.
|
|
91 |
General |
(bir şeyi) hileyle elde etmek |
chisel v.
|
|
92 |
General |
(bir yazarın eserini) sinemaya uyarlama hakkını elde etmek |
option v.
|
|
93 |
General |
nihai bir şekilde elde etmek |
clench v.
|
|
94 |
General |
olumsuz bir durumdan kişisel fayda elde etmek |
fish in troubled waters v.
|
|
95 |
General |
bir maddeden elde etmek |
press out v.
|
|
96 |
General |
çok küçük bir fark ile elde etmek |
squeeze v.
|
|
97 |
General |
zorlu bir başarı elde etmek |
squeeze out v.
|
|
98 |
General |
kıran kırana bir galibiyet elde etmek |
squeeze out v.
|
|
99 |
General |
seçimle elde edilen (bir makam) |
elective adj.
|
|
100 |
General |
köpek sidiğinden elde edilen bir tür asit |
kynurenic adj.
|
|
101 |
General |
bir şeyler elde etmeye çok hevesli |
acquisitive adj.
|
|
102 |
General |
bir şeyler elde etmeye hevesli olmayan |
unacquisitive adj.
|
|
103 |
General |
ölümcül hastalığı olan bir poliçe sahibinin bir sigorta poliçesinin satışından elde ettiği nakit para ile ilgili |
viatical adj.
|
|
104 |
General |
bir maddenin ayrışmasından elde edilen |
breakdown adj.
|
|
105 |
General |
nasıl işlediklerini anlatmadan bir çözüm elde etmek için kademeli prosedürler kullanan |
cookbook adj.
|
|
106 |
General |
kesin bir sonuç elde edemeden |
inconclusively adv.
|
|
107 |
General |
elde edilemez bir şekilde |
unattainably adv.
|
|
108 |
General |
elde edilemez bir şekilde |
unachievably adv.
|
|
Phrasals |
|
109 |
Phrasals |
(bir şey) yapmakla (bir şey) elde etmek |
gain (something) by (doing something) v.
|
|
110 |
Phrasals |
(bir şey) yapmakla (bir şey) elde etmek |
gain something by doing something v.
|
|
111 |
Phrasals |
bir sonuç elde etmek için uğraşmak |
battle it out v.
|
|
112 |
Phrasals |
(bir şeyi elde etmek için) peşinde olmak |
set out after v.
|
|
113 |
Phrasals |
(bir şeyi elde etmek için) peşinden koşmak |
strive after something v.
|
|
114 |
Phrasals |
(birine veya bir şeye) karşı üstünlük elde etmek |
gain dominion over (someone or something) v.
|
|
115 |
Phrasals |
uzun bir araştırma sonucu bulmak/elde etmek |
dredge up v.
|
|
116 |
Phrasals |
büyük çabalar sonucu bir şeye ulaşmak/bir şeyi elde etmek |
dredge up v.
|
|
117 |
Phrasals |
(birinden bir şeyi) elde etmek |
elicit (something) from (someone) v.
|
|
118 |
Phrasals |
(birinden bir şeyi) zorla elde etmek |
exact (something) from (one) v.
|
|
119 |
Phrasals |
(birinden bir şeyi) tehdit yoluyla elde etmek |
exact (something) from (one) v.
|
|
120 |
Phrasals |
(bir şeyden) fayda elde etmek |
gain from (something) v.
|
|
121 |
Phrasals |
bir deneyimden (bir şey) elde etmek |
gain from (something) v.
|
|
122 |
Phrasals |
bir davranış sonucunda (bir şey) elde etmek/kazanmak |
gain from (something) v.
|
|
123 |
Phrasals |
bir deneyimden başka bir şey elde etmek |
gain something from something v.
|
|
124 |
Phrasals |
(birinden bir şeyi) geri elde etmek |
regain (something) from (one) v.
|
|
125 |
Phrasals |
birinden/bir şeyden hakkını geri kazanmak/elde etmek |
regain something from someone or something v.
|
|
126 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden bir şey) elde etmeye çabalamak |
seek (something) from (someone or something) v.
|
|
127 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden bir şey) elde etmeye çalışmak |
seek (something) from (someone or something) v.
|
|
128 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden) bir şey elde etmeye uğraşmak |
seek (something) from (someone or something) v.
|
|
129 |
Phrasals |
birinden/bir şeyden bir şey elde etmeye çabalamak |
seek something from someone or something v.
|
|
130 |
Phrasals |
birinden/bir şeyden bir şey elde etmeye çalışmak |
seek something from someone or something v.
|
|
131 |
Phrasals |
birinden/bir şeyden bir şey elde etmeye uğraşmak |
seek something from someone or something v.
|
|
132 |
Phrasals |
birinden/bir şeyden bir şey elde etmenin peşine düşmek |
seek something from someone or something v.
|
|
133 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden) elde etmek |
take from (someone or something) v.
|
|
134 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) bir mücadeleyle elde etmek |
wrestle (someone or something) (away) from (someone or something) v.
|
|
135 |
Phrasals |
(bir şeyi biri/bir şey) için elde etmek |
get (something) for (someone or something) v.
|
|
136 |
Phrasals |
(bir şeyi bir şey) için elde etmek |
get (something) for (someone or something) v.
|
|
137 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek için çabalamak |
battle for v.
|
|
138 |
Phrasals |
bir durum/koşul elde etmek |
go for v.
|
|
139 |
Phrasals |
bir şeyi almak/elde etmek için biriyle pazarlık etmek |
bargain for v.
|
|
140 |
Phrasals |
hızla bir şeyi (ünü, başarıyı) elde etmek |
rocket into something v.
|
|
141 |
Phrasals |
hızla bir şeyi (ünü, başarıyı) elde etmek |
rocket to something v.
|
|
142 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden/bir yerden bir şeyi) elde etmek |
score (something) off (someone, something, or some place) v.
|
|
143 |
Phrasals |
bir başarıyı elde etmek |
vault into (something or some place) v.
|
|
144 |
Phrasals |
bir anda bir şey elde etmek |
vault into v.
|
|
145 |
Phrasals |
hızla (bir şey) elde etmek |
sweep into (something) v.
|
|
146 |
Phrasals |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek |
splice together v.
|
|
147 |
Phrasals |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek |
splice together v.
|
|
148 |
Phrasals |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek |
splice together v.
|
|
149 |
Phrasals |
(birini) sıkıştırıp (bir şey) elde etmek |
squeeze (something) from (someone) v.
|
|
150 |
Phrasals |
yüksek miktarda bir şey elde etmek |
log up v.
|
|
151 |
Phrasals |
birinin başının etini yiyerek bir şey elde etmek |
worry something out of someone v.
|
|
152 |
Phrasals |
birini taciz ederek bir şey elde etmek/almak |
worry something out of someone v.
|
|
153 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden) zorla (bir şey) elde etmek |
wrench (something) out of (someone or something) v.
|
|
154 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek için (bir şey) yapmak/harcamak |
put (something) toward (something) v.
|
|
155 |
Phrasals |
biri için bir şeyi elde etmek |
get something for someone v.
|
|
156 |
Phrasals |
(bir şeyi) dolaylı yoldan elde etmeye çalışmak |
angle at (something) v.
|
|
157 |
Phrasals |
bir planla/dalavereyle (bir şeyi) elde etmeye çalışmak |
angle at (something) v.
|
|
158 |
Phrasals |
zor veya zahmetli bir şekilde elde etmek |
wring from v.
|
|
159 |
Phrasals |
belirli bir sonuç elde etmek |
work out v.
|
|
160 |
Phrasals |
(bir şeyi) kurnazlıkla elde etmeye çalışmak |
angle for (something) v.
|
|
161 |
Phrasals |
(bir şeyi) dolaydı yoldan elde etmeye çalışmak |
angle for (something) v.
|
|
162 |
Phrasals |
(bir şeyi) entrikayla/dümenle elde etmeye çalışmak |
angle for (something) v.
|
|
163 |
Phrasals |
(bir şeyden) elde etmek |
base off (of) (something else) v.
|
|
164 |
Phrasals |
bir şeyi almak/elde etmek için savaş vermek |
battle for something v.
|
|
165 |
Phrasals |
bir şeyi almak/elde etmek için savaşmak |
battle for something v.
|
|
166 |
Phrasals |
bir şeyi elde etmek için mücadele etmek/çekişmek |
battle for something v.
|
|
167 |
Phrasals |
bir şeyi elde etmek/kazanmak için uğraşmak |
battle for something v.
|
|
168 |
Phrasals |
bir şeyi elde etmek/kazanmak için kavga vermek |
battle for something v.
|
|
169 |
Phrasals |
bir şey elde etmek için çekişmek |
battle out v.
|
|
170 |
Phrasals |
bir sonuç elde etmek için uğraşmak |
battle something out v.
|
|
171 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmeye çalışmak |
buck for (something) v.
|
|
172 |
Phrasals |
(bir şey elde etmek için) biriyle samimiyet kurmak |
buddy up to (someone) v.
|
|
173 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek |
come at (something) v.
|
|
174 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) elde etmek için gelmek |
come for (someone or something) v.
|
|
175 |
Phrasals |
(bir şeyi/yeri) elde etmek |
come into (something or some place) v.
|
|
176 |
Phrasals |
(bir gücü/makamı) elde etmek |
come into (something or some place) v.
|
|
177 |
Phrasals |
(bir olgunluğu/özgürlüğü/başarıyı) elde etmek |
come into (something or some place) v.
|
|
178 |
Phrasals |
(bir şeyden bir şey) elde etmek |
derive (something) from (something) v.
|
|
179 |
Phrasals |
(birinden bir şeyi) elde etmek |
elicit from v.
|
|
180 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) elde etmek |
end up with (something) v.
|
|
181 |
Phrasals |
bir şeyden bir şey elde etmek |
get something out of something v.
|
|
182 |
Phrasals |
bir şeyden bir fayda elde etmek |
get something out of something v.
|
|
183 |
Phrasals |
(bir şeyden bir şey) elde etmek |
get (something) out of (something) v.
|
|
184 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek için uğraşmak |
get after (something) v.
|
|
185 |
Phrasals |
(biri) aleyhinde bir bilgi elde etmek |
get on (one) v.
|
|
186 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmeye çalışmak |
grab at (something) v.
|
|
187 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) elde tutmak |
hang onto (someone or something) v.
|
|
188 |
Phrasals |
(bir şey) elde etmek |
latch onto (something) v.
|
|
189 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için (bir şey) elde etmek |
obtain (something) for (someone or something) v.
|
|
190 |
Phrasals |
için (bir şey) elde etmek |
procure (something) for v.
|
|
191 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmeye çalışmak |
reach for (something) v.
|
|
192 |
Phrasals |
(bir şeyden bir şey) elde etmek |
reap (something) from (something) v.
|
|
193 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden/bir aktiviteden bir şey) elde ederek dönmek |
return (from something) with (something) v.
|
|
194 |
Phrasals |
hızla (bir şeyi) yakalamak/elde etmek |
rocket into v.
|
|
195 |
Phrasals |
hızla (bir şeyi) yakalamak/elde etmek |
rocket to v.
|
|
196 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmeye çalışmak |
run after (something) v.
|
|
197 |
Phrasals |
(bir şeyde) en iyi performansı göstermek/kolayca başarı elde etmek |
run away with (something) v.
|
|
198 |
Phrasals |
(bir şeyde) en iyi performansı göstermek/kolayca başarı elde etmek |
run off with (something) v.
|
|
199 |
Phrasals |
çabucak (bir şey) elde etmeye çalışmak |
rush for (someone or something) v.
|
|
200 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek için komplo düzenlemek/gizli plan yapmak |
scheme for (something) v.
|
|
201 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden) bir şey elde etmek |
score off (someone or something) v.
|
|
202 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı bir avantaj elde etmek |
score off (someone or something) v.
|
|
203 |
Phrasals |
-den (bir şey) elde etmeye çabalamak |
seek from v.
|
|
204 |
Phrasals |
-den (bir şey) elde etmenin peşine düşmek |
seek from v.
|
|
205 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek için peşine düşmek/kovalamak |
set after (something) v.
|
|
206 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek için uğraşmak/çabalamak |
set after (something) v.
|
|
207 |
Phrasals |
(bir şeyi elde ettikten sonra) bırakmak/durmak |
stop at (something) v.
|
|
208 |
Phrasals |
(bir şeyi elde ettikten sonra) çekilmek/vazgeçmek |
stop at (something) v.
|
|
209 |
Phrasals |
(bir şeyde) başarı elde etmek |
succeed in (something) v.
|
|
210 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmeye çalışmak |
try for (something) v.
|
|
211 |
Phrasals |
(bir şey) elde etmek için yarışmak/çabalamak |
vie for (something) v.
|
|
212 |
Phrasals |
(bir şey) elde etmek için yarışmak/çabalamak |
vie over (something) v.
|
|
213 |
Phrasals |
(biriyle bir şey) elde etmek için rekabet etmek |
vie with (one) for (something) v.
|
|
214 |
Phrasals |
(biriyle bir şey) elde etmek için rekabet etmek |
vie with (one) over (something) v.
|
|
215 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek için savaşmak |
war over (something) v.
|
|
216 |
Phrasals |
hileyle (birinin bir şeyini) çalmak/elde etmek |
wheedle (one) out of (something) v.
|
|
217 |
Phrasals |
hileyle (birinin bir şeyini) çalmak/elde etmek |
wheedle (something) away from (one) v.
|
|
218 |
Phrasals |
hileyle (birinin bir şeyini) çalmak/elde etmek |
wheedle (something) out of (one) v.
|
|
219 |
Phrasals |
bir şeyi elde etmek uğruna başka bir işi geciktirmek |
buy time v.
|
|
Phrases |
|
220 |
Phrases |
(bir şey) elde etmek için |
in the interest of (something) expr.
|
|
Proverb |
|
221 |
Proverb |
bir şeyi elde etmek için onu istemek gerekir |
a dumb priest never got a parish
|
|
222 |
Proverb |
çekingen davranırsan bir şey elde edemezsin |
a cat in gloves catches no mice
|
|
Colloquial |
|
223 |
Colloquial |
hiçbir şeyi umursamadan herhangi bir durumda tüm zorluklara rağmen istediğini elde etmek anlamına gelen bir ifade |
thug life n.
|
|
224 |
Colloquial |
pokerde ilk elde bir ikili bir as gelmesi |
drinking age (acey deucey) (a2) n.
|
|
225 |
Colloquial |
aile işletmesinden yüksek gelir elde etmesine rağmen kar amacı güden bir kurumda çalışan kimse |
lota [philippines] n.
|
|
226 |
Colloquial |
poker gibi kumar oyunlarında bir elde oyuncular tarafından riske edilen toplam para |
the pot n.
|
|
227 |
Colloquial |
(bir şey) elde etmek/almak için çok uğraşmak/çalışmak |
be out for (something) v.
|
|
228 |
Colloquial |
bir servet elde etmek |
make a killing v.
|
|
229 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
have one up on (someone or something) v.
|
|
230 |
Colloquial |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek |
have one up on (someone or something) v.
|
|
231 |
Colloquial |
bir şeyi elde etmesine engel olmak |
cut out v.
|
|
232 |
Colloquial |
(bir şeyi) hileyle elde etmek |
lie (one's) way into (something) v.
|
|
233 |
Colloquial |
değerli bir şeyi elde etmek |
make a score v.
|
|
234 |
Colloquial |
pokerde bir elde ilk bahsi yapmak |
bet out v.
|
|
235 |
Colloquial |
(bir şey) elde etmek |
land (something) v.
|
|
236 |
Colloquial |
yağcılık yaparak bir şey elde edemezsin |
flattery will get you nowhere expr.
|
|
237 |
Colloquial |
(bir şeyi) elde etmeye çalışan |
out for (something) expr.
|
|
238 |
Colloquial |
(bir şeyi) elde etmek için ne yapıyorsun/yapıyorsunuz? |
what do you do for (something)? expr.
|
|
Idioms |
|
239 |
Idioms |
bir bölgeyi elde etme savaşı |
a turf war n.
|
|
240 |
Idioms |
(birinin) istediği/iyi bir şeyi elde etmesinin anahtarı |
(one's) passport to (something) n.
|
|
241 |
Idioms |
elde son bir oyun daha |
a game in hand n.
|
|
242 |
Idioms |
üst üste başarıların elde edildiği bir dönem/süreç |
a hot hand n.
|
|
243 |
Idioms |
bir tarafın sayı elde edemediği oyun/maç |
clean sheet [uk] n.
|
|
244 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmiş gibi görünen kimse |
the cat that ate the canary n.
|
|
245 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmiş gibi görünen kimse |
the cat that swallowed the canary n.
|
|
246 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmek |
get (something) under (one's) belt v.
|
|
247 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmek |
have (something) under (one's) belt v.
|
|
248 |
Idioms |
(bir şeyi) dürüst/hilesiz yollardan elde etmek/kazanmak |
come by (something) honestly v.
|
|
249 |
Idioms |
(bir şeyi) dürüst/hilesiz yollardan elde etmek/kazanmak |
come by something honestly v.
|
|
250 |
Idioms |
(bir şeyi) dürüstçe elde etmek |
come by (something) honestly v.
|
|
251 |
Idioms |
(bir özelliğini) şerefli/namuslu yollardan elde etmek |
come by (something) honestly v.
|
|
252 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmek |
capture lightning in a bottle [us] v.
|
|
253 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmek |
catch lightning in a bottle v.
|
|
254 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmek |
set the thames on fire v.
|
|
255 |
Idioms |
bir şeyi elde etmek için dişini tırnağına takmak |
fight tooth and nail v.
|
|
256 |
Idioms |
birinin bir şeyi elde etmesini engellemek |
dash the cup from one's lips v.
|
|
257 |
Idioms |
bir şeyi dürüstçe elde etmek/kazanmak |
come by something honestly v.
|
|
258 |
Idioms |
bir şeyi bir süre için elde tutmak |
sit on v.
|
|
259 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmiş gibi görünmek |
look like the cat that swallowed the canary v.
|
|
260 |
Idioms |
bir şeyi para ile elde etmek |
buy one's way in to something v.
|
|
261 |
Idioms |
bir şeyi elde etmek için dişini tırnağına takmak |
fight tooth and claw v.
|
|
262 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmek |
hit it out of the park v.
|
|
263 |
Idioms |
elde edilmesi zor bir şey istemek |
ask for the moon v.
|
|
264 |
Idioms |
elde edilmesi/tekrarlanması zor bir başarı elde etmek |
be a hard act to follow v.
|
|
265 |
Idioms |
elde avuçta bir şey kalmamak |
not have two pennies to rub together v.
|
|
266 |
Idioms |
elde edilmesi zor bir şey istemek |
cry for the moon v.
|
|
267 |
Idioms |
elde edilmesi/tekrarlanması zor bir başarı elde etmek |
be a tough act to follow v.
|
|
268 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmek |
lay hold v.
|
|
269 |
Idioms |
(bir amacı vb) elde etmek istemek |
go after v.
|
|
270 |
Idioms |
[bir şeyi elde etmek] gerekenden fazlasını yapmak |
walk the extra mile v.
|
|
271 |
Idioms |
(bir şeyi elde etmek için) gerekenden fazlasını yapmak |
go the extra mile v.
|
|
272 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) bir avantaj elde etmek/avantajlı duruma geçmek |
get the drop on (someone or something) v.
|
|
273 |
Idioms |
(birine/bir şeye karşı) bir avantaj elde etmek/avantajlı duruma geçmek |
have the drop on (someone or something) v.
|
|
274 |
Idioms |
hızlı fayda/para elde etmek için değerli bir bir şeyi elden çıkarmak |
sell the family silver v.
|
|
275 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmek |
get (one's) mitts on (something) v.
|
|
276 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmek |
get a hand on (something) v.
|
|
277 |
Idioms |
biri/bir şey üzerinden çıkar elde etmek |
get one over on somebody/something v.
|
|
278 |
Idioms |
biri/bir şey üstünden menfaat elde etmek |
get one over on somebody/something v.
|
|
279 |
Idioms |
biri/bir şey üzerinden çıkar elde etmek |
put one over on somebody/something v.
|
|
280 |
Idioms |
biri/bir şey üstünden menfaat elde etmek |
put one over on somebody/something v.
|
|
281 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get one up on (someone or something) v.
|
|
282 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek |
get one up on (someone or something) v.
|
|
283 |
Idioms |
bir şeyi elde edememek |
not get a sniff of something v.
|
|
284 |
Idioms |
bir şeyi elde etmeyi başaramamak |
not get a sniff of something v.
|
|
285 |
Idioms |
(birine) bir şeyi ilk elde etme şansını vermek |
give (one) (the right of) first refusal v.
|
|
286 |
Idioms |
(birine) bir şeyi ilk elde etme şansını vermek |
give (one) (the right to) first refusal v.
|
|
287 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) ilk şansı elde etmek |
get the first crack at (something) v.
|
|
288 |
Idioms |
(bir şeyi yapmada) ilk fırsatı elde etmek |
get the first crack at (something) v.
|
|
289 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) ilk şansı elde etmek |
have (the) first crack at (something) v.
|
|
290 |
Idioms |
(bir şeyi yapmada) ilk fırsatı elde etmek |
have (the) first crack at (something) v.
|
|
291 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmek |
have (one's) hands on (something) v.
|
|
292 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmek |
put (one's) hands on (something) v.
|
|
293 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek |
steal a march over (someone or something) v.
|
|
294 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek |
steal a march upon (someone or something) v.
|
|
295 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek |
steal the march over (someone or something) v.
|
|
296 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı beklenmedik bir avantaj elde etmek |
steal the march upon (someone or something) v.
|
|
297 |
Idioms |
bir şey elde etmek için bir plan yapmak |
work (one's) ticket v.
|
|
298 |
Idioms |
istediği şeyi elde etmenin bir yolunu bulmak |
work (one's) ticket v.
|
|
299 |
Idioms |
birinin bir şeyi fazla çaba harcamadan kolaylıkla elde etmesini sağlamak |
serve up on a plate v.
|
|
300 |
Idioms |
olağanüstü bir başarı elde etmek |
knock (something) out of the ballpark v.
|
|
301 |
Idioms |
olağanüstü bir başarı elde etmek |
knock (something) out of the park v.
|
|
302 |
Idioms |
bir şeyi elde edebilecek konuma gelmek/yükselmek |
move within range v.
|
|
303 |
Idioms |
(birine bir şeyi) başarma/elde etme şansı vermek |
put (one) in the way of (something) v.
|
|
304 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) elde etmeye çalışmak |
put salt on the tail of (someone or something) [obsolete] v.
|
|
305 |
Idioms |
bir şeyi elde etmek |
put something to bed v.
|
|
306 |
Idioms |
tam bir başarı elde etmek |
scoop the pool v.
|
|
307 |
Idioms |
tam bir başarı elde etmek |
scoop the kitty v.
|
|
308 |
Idioms |
belli bir siyasi güç elde etmek/kazanmak |
get into power v.
|
|
309 |
Idioms |
kısa süren bir başarı elde etmek |
rise like a rocket (and fall like a stick) v.
|
|
310 |
Idioms |
elde tutmaya değer bir şey olmak |
be a keeper v.
|
|
311 |
Idioms |
başarı elde etmiş bir girişime/işe dahil olmak |
be in on the act v.
|
|
312 |
Idioms |
başarı elde etmiş bir girişime/işe dahil olmak |
get in on the act v.
|
|
313 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) elde etmeye/deneyimlemeye ramak kalmak |
come within a hair of (someone or something) v.
|
|
314 |
Idioms |
bir şeyi kazanıp/elde edip dönmek |
bring home the bacon v.
|
|
315 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmiş gibi görünmek |
(look) like the cat that swallowed the canary v.
|
|
316 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmeye ramak kalmak |
come short of (something) v.
|
|
317 |
Idioms |
elde edilmesi zor bir şey istemek |
cry/ask for the moon [uk] v.
|
|
318 |
Idioms |
elde edilmesi zor bir şey istemek |
want the moon [uk] v.
|
|
319 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmek |
get (one's) hands on (something) v.
|
|
320 |
Idioms |
(bir kariyere) başlama/giriş şansı/fırsatı elde etmek |
get (one's) start (in something) v.
|
|
321 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get an edge on (someone or something) v.
|
|
322 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get the edge on (someone or something) v.
|
|
323 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get an edge over (someone or something) v.
|
|
324 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get the edge over (someone or something) v.
|
|
325 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get the best of (someone or something) v.
|
|
326 |
Idioms |
birine/bir şeye karşı avantaj elde etmek |
get the better of somebody/something v.
|
|
327 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
get the jump on (someone or something) v.
|
|
328 |
Idioms |
(bir şeyden) en yüksek yararı sağlamak/elde etmek |
get the most out of (something) v.
|
|
329 |
Idioms |
bir şeyi ele geçirmek/elde etmek |
get your hands on something v.
|
|
330 |
Idioms |
bir şeyi ele geçirmek/elde etmek |
lay your hands on something v.
|
|
331 |
Idioms |
bir şeyi elde etmek |
get/lay your hands on something v.
|
|
332 |
Idioms |
biri/bir şey üzerinden çıkar elde etmek |
get/put one over on somebody/something v.
|
|
333 |
Idioms |
biri/bir şey üstünden menfaat elde etmek |
get/put one over on somebody/something v.
|
|
334 |
Idioms |
(birine) bir şeyi ilk elde etme şansını vermek |
give (one) (the right of) first refusal v.
|
|
335 |
Idioms |
(birine) bir şeyi ilk elde etme şansını vermek |
give (one) (the right to) first refusal v.
|
|
336 |
Idioms |
(birine bir şeyi) başarma, elde etme şansı vermek |
give (one) a shot at (something) v.
|
|
337 |
Idioms |
bir şey elde etmek için yaklaşmak |
go (in) for the kill v.
|
|
338 |
Idioms |
bir şey elde etmek için yaklaşmak |
go for the kill v.
|
|
339 |
Idioms |
(büyük bir uğraş sonrası bir şey) elde etmek |
have (something) to show for (something) v.
|
|
340 |
Idioms |
(büyük bir uğraş sonrası) bir şey elde etmek |
have something to show for something v.
|
|
341 |
Idioms |
(büyük bir uğraş sonrası) bir şey elde edememek |
have nothing to show for something v.
|
|
342 |
Idioms |
sıra dışı/olağanüstü bir başarı elde etmek |
hit (something) out of the ballpark v.
|
|
343 |
Idioms |
sıra dışı/olağanüstü bir başarı elde etmek |
hit (something) out of the park v.
|
|
344 |
Idioms |
(bir şeyi) elde tutmak |
keep (something) in reserve v.
|
|
345 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmiş gibi görünmek |
look like the cat that ate the canary v.
|
|
346 |
Idioms |
(bir alanda) başarı elde etmeye çalışmak |
make (one's) way in (something) v.
|
|
347 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmeye çalışmak |
make a grab at (something) v.
|
|
348 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmek/yakalamak için hamle yapmak |
make a grab at (something) v.
|
|
349 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etme girişiminde bulunmak |
make a grab at (something) v.
|
|
350 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) oyunla elde etmeye çalışmak |
make a play for (someone or something) v.
|
|
351 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) bir plan yaparak elde etmeye çalışmak |
make a play for (someone or something) v.
|
|
352 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) dalavereyle elde etmeye çalışmak |
make a play for (someone or something) v.
|
|
353 |
Idioms |
bir şeyi oyunla elde etmeye çalışmak |
make a play for something v.
|
|
354 |
Idioms |
bir şeyi bir plan yaparak elde etmeye çalışmak |
make a play for something v.
|
|
355 |
Idioms |
bir şeyi dalavereyle elde etmeye çalışmak |
make a play for something v.
|
|
356 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmeye çalışmak |
make a run at (something) v.
|
|
357 |
Idioms |
öyle ya da böyle/ne yaparsan yap (bir şeyi) elde edememek |
not able to get (something) for love or money v.
|
|
358 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmemek |
not set the thames on fire v.
|
|
359 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmemek |
not set the world on fire v.
|
|
360 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmemek |
never set the world on fire v.
|
|
361 |
Idioms |
etkileyici/önemli bir şey elde etmek |
score big v.
|
|
362 |
Idioms |
önemli bir başarı elde etmek |
score big v.
|
|
363 |
Idioms |
konuşup ikna ederek bir şeyi elde etmek/bir yere girmek |
talk (one's) way into (something or some place) v.
|
|
364 |
Idioms |
elde birkaç parça bir şey yıkamak |
wash a few things out v.
|
|
365 |
Idioms |
(bir şeyi) yapmış/başarmış/elde etmiş |
under one's belt adj.
|
|
366 |
Idioms |
(büyük bir uğraş sonrası) eldeki/elde edilen şey |
something to show for something expr.
|
|
367 |
Idioms |
yağcılık yaparak bir şey elde edemezsin |
flattery will get you everywhere expr.
|
|
368 |
Idioms |
yağcılık yaparak bir şey elde edemezsin |
flattery will get you nowhere expr.
|
|
369 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmeye çok yaklaşmış |
within an ace of (doing) (something) expr.
|
|
370 |
Idioms |
önce (bir yerde) başarı elde edilecek, sonra dünyaca duyulacak |
first (some place), then the world expr.
|
|
371 |
Idioms |
elde edilmeyi bekleyen (bir şey) |
(something) to be had expr.
|
|
372 |
Idioms |
(eğer biri) var olan bir şeyin daha iyisini yapabilirse/var olan bir şeyi geliştirebilirse başarıyı elde eder |
(if one can) build a better mousetrap expr.
|
|
373 |
Idioms |
bir şans elde etmiş |
in with a chance [uk] expr.
|
|
374 |
Idioms |
iyi bir başarı/başarma/kazanma şansı elde etmiş |
in with a shout expr.
|
|
375 |
Idioms |
bir şeyi elde etmeye çok yaklaşmış |
within an ace of something expr.
|
|
376 |
Idioms |
(bir şeyi) elde etmeye çok yaklaşmış |
within an inch of (something) expr.
|
|
377 |
Idioms |
bir şeye/bir şeyi elde etmeye çok yaklaşmış |
within an inch of something/of doing something expr.
|
|
Speaking |
|
378 |
Speaking |
elde var bir |
carry the 1 expr.
|
|
379 |
Speaking |
elde var bir |
carry over the 1 expr.
|
|
380 |
Speaking |
elde var bir |
carry the one expr.
|
|
381 |
Speaking |
elde var bir |
carry one expr.
|
|
Trade/Economic |
|
382 |
Trade/Economic |
bir kişi, kurum ya da durum hakkında açık kaynaklardan (gazete, televizyon, internet vb.) elde edilen bilgiler |
open source intelligence (osint) n.
|
|
383 |
Trade/Economic |
hisseleri satın almak isteyen kişinin çoğunluğu elde etmek adına kalan hisselerin değerine kıyasla çok daha fazla para önerdiği bir satın alım teklifi |
two-tier bid n.
|
|
384 |
Trade/Economic |
belli bir şeyden elde edilen kazanç |
proceed n.
|
|
385 |
Trade/Economic |
belli bir yenilik veya buluş dolayısıyla aynı emek miktarının kullanılmasıyla daha yüksek bir üretim elde edilmesi |
labor saving technological progress n.
|
|
386 |
Trade/Economic |
bir iş ya da hizmetten elde edilen para |
remuneration n.
|
|
387 |
Trade/Economic |
bir spor müsabakasında bilet satışlarından elde edilen hasılat |
gate receipts n.
|
|
388 |
Trade/Economic |
çeşitli fiyat seviyelerinden sunulan bir alanın kontrolünden elde edilen gelir |
yield n.
|
|
389 |
Trade/Economic |
gelecek bir dönemde elde edilmesi planlanan ve yapılması öngörülen harcamaları gösteren tablo |
budget n.
|
|
390 |
Trade/Economic |
işten ayrılan veya tekaüt edilen bir kimsenin işin bitiminde elde ettiği bir miktar para |
benefit severance n.
|
|
391 |
Trade/Economic |
projeden gelir elde edilebilmesi için önce bir miktar harcama yapmanın gerekli olması |
pump priming n.
|
|
392 |
Trade/Economic |
satılan bir satış opsiyonunun karşılığı olan mali değerin elde bulunması durumu |
covered call n.
|
|
393 |
Trade/Economic |
aşırı kazanç elde ettiği düşünülen bir kuruluşa uygulanan vergi |
windfall tax n.
|
|
394 |
Trade/Economic |
kaynağın hali hazırdaki kullanımına alternatif olan bir yolla elde edilebilecek olan fayda |
opportunity cost n.
|
|
395 |
Trade/Economic |
bir işten elde edilen karı aynı işe yeniden yatırmak |
plowback n.
|
|
396 |
Trade/Economic |
spekülatörün hızlıca yaptığı bir işlemden elde ettiği küçük kazanç |
scalp n.
|
|
397 |
Trade/Economic |
(bir yetkili veya komisyoncu tarafından elde edilen) gizli kar |
squeeze n.
|
|
398 |
Trade/Economic |
bir maldan elde kalmamak |
sell out of something v.
|
|
399 |
Trade/Economic |
bir malı başka bir mal elde etmek için talep etmek |
derived demand v.
|
|
400 |
Trade/Economic |
mülkü belirli süreliğine sabit bir fiyata satma veya alma hakkını elde etmek |
option v.
|
|
401 |
Trade/Economic |
birkaç vergi alanından faiz vergi gideri elde etmek için tek bir borçlanma senedi kullanmak |
double-dip [us] v.
|
|
402 |
Trade/Economic |
kazanç elde etmek için bir proje veya şirkete yatırılmamış |
uninvested adj.
|
|
Law |
|
403 |
Law |
uluslararası hukuka göre siyasi yollarla bir devlet tarafından elde edilen topraklar |
title by occupancy n.
|
|
404 |
Law |
bir şeyi hile ile elde etme |
obreption n.
|
|
405 |
Law |
bir mülke belirli bir süre sahip olarak mülkiyet hakkı elde eden kimse |
usucapient n.
|
|
406 |
Law |
bir mülke belirli bir süre sahip olarak mülkiyet hakkı elde etme |
usucapion n.
|
|
407 |
Law |
siber bir suçun işlenip işlenmediğine dair kanıt elde etmek için siber ipuçlarını inceleyen bilim |
forensics n.
|
|
408 |
Law |
hileli bir şekilde elde edilen |
obreptitious adj.
|
|
Politics |
|
409 |
Politics |
bir başkasına yönelik şantaj, itibarsızlaştırma ya da manipülasyon hedefiyle elde edilmiş yüz kızartıcı/uygunsuz/suçlayıcı bilgi |
kompromat (compromising material) n.
|
|
410 |
Politics |
kadınların oy verme hakkını elde etmesinden sonra kamu işlerinde daha büyük roller alabilmeleri için abd'de kurulan kar amacı gütmeyen bir kuruluş |
lwv (league of women voters) abrev.
|
|
Industry |
|
411 |
Industry |
tüm yüzeyi sırlanmış metal bir levha, vazo gibi nesnenin emaye renklerine boyanması ile elde edilen bir eşya türü |
limoges enamel n.
|
|
412 |
Industry |
oksidize balık yağı uygulanması sonrası derinin sıkılması ile elde edilen yağlı bir madde |
degras n.
|
|
413 |
Industry |
derinin sıkılması ile elde edilen yağlı madde ve diğer yağlardan oluşan bir karışım |
degras n.
|
|
414 |
Industry |
yarpuzdan elde edilen ve sabun yapımında kullanılan nane kokulu bir yağ |
hedeoma oil n.
|
|
415 |
Industry |
adi huş ağacının kabuğundan elde edilip rus meşine kokusu veren bir yağ |
oil of birch n.
|
|
416 |
Industry |
yağa batırılmış bir tuğlanın distile edilmesiyle elde edilen bir yağ |
oil of brick n.
|
|
417 |
Industry |
güney amerika ağaçlarından elde edilen bir kauçuk |
para rubber n.
|
|
418 |
Industry |
çeşitli alglerden elde edilen bir kolloidal özütleyici madde |
isinglass n.
|
|
419 |
Industry |
birlikte kullanılıp hoş bir kontrast elde etmek için tasarlanmış ürünler |
coordinates n.
|
|
420 |
Industry |
şeker portakalı kabuğundan elde edilip aroma ve parfüm olarak kullanılan sarı-koyu turuncu renkli bir yağ |
sweet orange oil n.
|
|
421 |
Industry |
ekşi portakal kabuğundan elde edilen acı tatlı açık sarı veya sarımsı kahverengi renkli bir yağ |
bitter orange oil n.
|
|
422 |
Industry |
mantarların işlenmesiyle elde edilen bir tür sünger |
pyrotechnical sponge n.
|
|
Insurance |
|
423 |
Insurance |
bir yatırım üzerinde elde edilen gelir |
yield n.
|
|
424 |
Insurance |
ölümcül hastalığı olan bir poliçe sahibinin bir sigorta poliçesinin satışından elde ettiği nakit para |
viatical settlement n.
|
|
Technical |
|
425 |
Technical |
maden cevherinden dökme demir elde etmeye yarayan bir tür ocak |
Catalan furnace n.
|
|
426 |
Technical |
belirli bir derinlikten su örnekleri elde etmeye yarayan, korozyonu önlemek için plastikten yapılmış bir alet |
niskin bottle n.
|
|
427 |
Technical |
erimiş alüminyum oksitten elde edilen bir madde |
alundum® n.
|
|
428 |
Technical |
bir karışımdan bir maddenin elde edilmesi işlemi |
extraction n.
|
|
429 |
Technical |
bir elde tutarak içine sözcükleri oluşturan harfler dizilen metal kap |
composing machine n.
|
|
430 |
Technical |
bir cam çubuğun ipeğe sürtünmesi ile elde edilen pozitif elektrik |
vitreous electricity n.
|
|
431 |
Technical |
düzensiz bir kesitte paneller halinde hesaplanan debilerin toplanması ile elde edilen bir kesitten geçen toplam anlık debi |
total instantaneous discharge n.
|
|
432 |
Technical |
hareket eden bir cismin kütle ve hızının çarpımıyla elde edilen hareket miktarı |
momentum n.
|
|
433 |
Technical |
petrolün damıtılmasından elde edilen bir gaz |
pintsch gas n.
|
|
434 |
Technical |
süzme işlemiyle elde edilen kül suyu gibi bir çözelti |
lixivium n.
|
|
435 |
Technical |
doğu hindistan'a özgü bir sütleğen bitkisinden elde edilen kauçuk benzeri madde |
kattimundoo n.
|
|
436 |
Technical |
palmira palmiyesinden elde edilen sert bir lif |
bassine n.
|
|
437 |
Technical |
metal çözümlemedeki küpelasyon işleminden elde edilen bir değerli metal küresi |
bead n.
|
|
438 |
Technical |
trent nehri'nin kıyılardan elde edilip parlatma tozu olarak kullanılan bir tür ince kum |
wharp n.
|
|
439 |
Technical |
kalayı sıvılaştırarak saflaştırma sırasında elde edilen beyaz renkli kırılgan bir atık madde |
hardhead n.
|
|
440 |
Technical |
akçaağaçları kimyasal işleme tabi tutarak ve boyayarak elde edilen yeşilimsi gri renkli bir orta sertlikte bir kereste |
harewood n.
|
|
441 |
Technical |
18. yüzyılda dolap yapımında kullanılmak üzere (No Suggestions) cinsinden elde edilen sert bir kereste türü |
harewood n.
|
|
442 |
Technical |
bir ağaçtan yaşını gösteren halkaların elde edildiği bir kesit almayı sağlayan boş bir burgu |
borer n.
|
|
443 |
Technical |
bir ağaçtan yaşını gösteren halkaların elde edildiği bir kesit almayı sağlayan boş bir burgu |
accretion borer n.
|
|
444 |
Technical |
birden fazla dergiden elde edilen matrislerin otomatik olarak tek bir satıra yazılabileceği dizgi veya fotodizgi makinesi |
mixer n.
|
|
445 |
Technical |
belirli derilen balık yağıyla oksitlendikten sonra preslenmesiyle elde edilip deri işlemede kullanılan yağlı bir madde |
moellon degras n.
|
|
446 |
Technical |
pik demirinin tanelenmesi ile başlayan özel bir işlemle elde edilen çelik türü |
granulated steel n.
|
|
447 |
Technical |
ultramarin üretiminde ilk ürün olarak elde edilen yeşil bir pigment |
green ultramarine n.
|
|
448 |
Technical |
costus bitkisinin kökünden elde edilip parfümlerde kullanılan uçucu bir esansiyel yağ |
costus oil n.
|
|
449 |
Technical |
palmira palmiyesinden elde edilen sert bir lif |
palmyra n.
|
|
450 |
Technical |
palmira palmiyesinden elde edilen sert bir lif |
palmyra fiber n.
|
|
451 |
Technical |
vateria cinsi bir ağacın tohumlarından elde edilen yağlı madde |
piney tallow n.
|
|
452 |
Technical |
vateria cinsi bir ağacın tohumlarından elde edilen yağlı madde |
dupada oil n.
|
|
453 |
Technical |
bakır ve çinkodan elde edilen sarımsı bir alaşım |
semilor n.
|
|
454 |
Technical |
pik demire belirli bir oranda hurda çelik karıştırılarak elde edilen düşük karbonlu dökme demir |
semisteel n.
|
|
455 |
Technical |
alkolde çözünememe özelliği ile şellaktan ayrılarak elde edilen sert bir parafin |
shellac wax n.
|
|
456 |
Technical |
açıklık elde etmek için kesme makinesinden küçük bir miktar kesmek |
relieve v.
|
|
457 |
Technical |
doğal bir unsuru elde etmek için işlemek |
mine v.
|
|
458 |
Technical |
indirgeme veya karıştırma yoluyla tek tip bir hal veya yoğunluk elde etmek |
homogenize v.
|
|
459 |
Technical |
indirgeme veya karıştırma yoluyla tek tip bir hal veya yoğunluk elde etmek |
homogenise v.
|
|
460 |
Technical |
spiral haddeleme işlemi ile ısıtılmış katı bir çubuktan elde edilen (kaynaksız boru) |
solid-drawn adj.
|
|
Computer |
|
461 |
Computer |
telif hakkı ödenmemiş materyal yükleyerek bir siteye erişim elde eden kullanıcı |
courier n.
|
|
Telecom |
|
462 |
Telecom |
dinleme cihazıyla elde edilen bilgilere sahip olduğunu iddia eden bir dolandırıcı |
wire tapper n.
|
|
463 |
Telecom |
satır besleme yerine yayılan bir yayın sinyalinin alınmasıyla elde edilen |
off-air adj.
|
|
464 |
Telecom |
satır besleme yerine yayılan bir yayın sinyalinin alınmasıyla elde edilen |
off-air adv.
|
|
Electric |
|
465 |
Electric |
telin düzgün bir boru etrafına sarılmasıyla elde edilen bobin |
helix n.
|
|
Textile |
|
466 |
Textile |
pamuk, yün veya ipeğin eğrilmesiyle elde edilen bir tür kumaş |
cassinette n.
|
|
467 |
Textile |
brezilya'ya özgü palmiye yapraklarından elde edilen sağlam bir lif |
tucum n.
|
|
468 |
Textile |
brezilya'ya özgü palmiye yapraklarından elde edilen sağlam bir lif |
tecum fiber n.
|
|
469 |
Textile |
brezilya'ya özgü palmiye yapraklarından elde edilen sağlam bir lif |
tucuma n.
|
|
470 |
Textile |
proteinden elde edilen bir tekstil lifi |
azlon n.
|
|
471 |
Textile |
kırmızı ipek pamuk ağacından elde edilen bitkisel bir lif |
red silk cotton n.
|
|
472 |
Textile |
boyanmamış ve ağartılmamış yünden elde edilen yumuşak bir kumaş |
beige n.
|
|
473 |
Textile |
cheviot koyununun yününden elde edilen yünlü bir kumaş |
cheviot n.
|
|
474 |
Textile |
elde eğrilmiş ipliğin yarda ölçüsüne göre uzunluğunu hesaplamak için kullanılan bir tür iplik sarıcı |
weasel n.
|
|
475 |
Textile |
farklı ırk koyunlardan elde edilip güney amerika'dan ithal edilen bir yün |
mestizo wool n.
|
|
476 |
Textile |
(uzun yünlü koyunlardan elde edilen) kalın yapılı gösterişli bir tür yün |
luster n.
|
|
477 |
Textile |
(uzun yünlü koyunlardan elde edilen) kalın yapılı, gösterişli bir yün |
lustre n.
|
|
478 |
Textile |
önce boyanan sonra elde dokunan bir kumaş |
ikat n.
|
|
479 |
Textile |
ıhlamur ağacının iç kabuğundan elde edilen ve rusya'da üretilen bir hasır |
russia matting n.
|
|
480 |
Textile |
furcraea andina yapraklarından elde edilen sert ve doğal bir lif |
fique n.
|
|
481 |
Textile |
tibet antilobundan elde edilen ipeksi bir yün türü |
shahtoosh n.
|
|
482 |
Textile |
likenlerden elde edilip kumaşlarda kullanılan bir boyarmadde |
french purple n.
|
|
Construction |
|
483 |
Construction |
portland çimentosu ile yüksek fırın cürufunun karışımından elde edilen bir tür çimento |
blast-furnace cement n.
|
|
Woodworking |
|
484 |
Woodworking |
bir çeşit sağlam ve esnek kereste ve bu kerestenin elde edildiği ağacın adı |
lancewood n.
|
|
485 |
Woodworking |
karri ağacından elde edilen ve inşaatta kullanılan dayanıklı bir ahşap |
karri n.
|
|
486 |
Woodworking |
meksika'da elde edilen bir tür maun odunu |
bay n.
|
|
487 |
Woodworking |
filipinler'e özgü bir ağaçtan elde edilen kırmızımsı kahverengi kereste |
tanguile n.
|
|
488 |
Woodworking |
çeşitli ağaçlardan elde edilen sert ve elastik bir odun |
grass tree n.
|
|
489 |
Woodworking |
avustralya'ya özgü küçük bir akasya ağacından elde edilip oymacılık ve küçük ince ahşap işlerinde kullanılan sert, ağır ve ince taneli bir odun |
myall n.
|
|
490 |
Woodworking |
avustralya'ya özgü küçük bir akasya ağacından elde edilen dayanıklı, hoş kokulu ve koyu renkli bir odun |
myall wood n.
|
|
491 |
Woodworking |
guaiacum cinsi ağaçlardan elde edilen yeşilimsi kahverengi sert bir ahşap |
guaiac n.
|
|
492 |
Woodworking |
guaiacum cinsi ağaçlardan elde edilen yeşilimsi kahverengi sert bir ahşap |
gaiac n.
|
|
493 |
Woodworking |
malay takımadaları'nda yetişen dipterocarpaceae familyasına mensup birtakım ağaçlardan elde edilip vernik ve matbaa mürekkebi yapımında kullanılan yumuşak bir reçine |
gum damar n.
|
|
494 |
Woodworking |
amerika'nın tropik bölgelerinde yetişen guaiacum cinsi çeşitli ağaçlardan elde edilen, tıpta ve vernik üretiminde kullanılan yeşilimsi kahverengi bir reçine |
guiac n.
|
|
495 |
Woodworking |
amerika'nın tropik bölgelerinde yetişen guaiacum cinsi çeşitli ağaçlardan elde edilen, tıpta ve vernik üretiminde kullanılan yeşilimsi kahverengi bir reçine |
guiacum n.
|
|
496 |
Woodworking |
gurjun balsamı elde edilen bir ağaç |
gurjan n.
|
|
Dyeing |
|
497 |
Dyeing |
boya pigmenti elde etmede kullanılan bakır rengi parlaklığa sahip koyu mavi bir madde |
turnbull's blue n.
|
|
498 |
Dyeing |
anil bitkisinden veya sentetik olarak elde edilen mavi bir boya |
anil n.
|
|
499 |
Dyeing |
anil bitkisinden veya sentetik olarak elde edilen mavi bir boya |
indigotin n.
|
|
500 |
Dyeing |
anil bitkisinden veya sentetik olarak elde edilen mavi bir boya |
indigo n.
|
|